8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
BASIN AÇIKLAMASI
Kadın ve erkek bir toplumun birbirini tamamlayan iki unsurudur. Nasıl ki hiçbir kuş tek kanatla uçamazsa, sadece kadınların veya erkeklerin hakimiyet kurduğu, diğerine baskın olduğu bir toplum da düşünülemez. Ama ne yazık ki dünyada ve toplumumuzda halihazırdaki tablo bizlere bu söylemleri hayata geçiremediğimizi gösteriyor. Bir fabrikada yanarak ölen kadın işçileri yad ettiğimiz bu 8 Mart’a, bir buçuk asırdan sonra yine kadın hakkı ihlalleri, tacizler, tecavüzler, mobbingler ve şiddet vakalarını tartışarak giriyoruz.
Kadın hakkı ihlallerinin tarihi, çok eskilere dayanıyor. İlkel toplumların kabile savaşlarında tarafların en büyük silahı ve hedefi, kabilelerin bereket simgesi olan kadınları ele geçirmekti. İslam öncesi devirlerde kadın bir insan bile sayılmıyordu. Tarih boyunca bir çok hukuk sisteminde kadınların çalışma, velayet, boşanma veya mirasçılık gibi bir çok alanda temel haklarından mahrum bırakıldığını biliyoruz. Peki aradan geçen bunca zamana ve gelişmeye rağmen bizler kadın haklarının neresindeyiz? Dünyada ve ülkemizde medeniyetimizin ulaşmış olduğu mevcut seviye, kadınların ve kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi için yeterli mi diye sorduğumuzda maalesef hâlâ tatmin edici cevaplar alamıyoruz.
Kadınlar sadece fiziksel anlamda değil, eğitim, sağlık, çalışma hayatı ve karar alma mekanizmalarına katılımda yasal düzenlemelere ve hatta zorunlu kotalara rağmen haksızlığa ve ayrımcılığa uğramaktalar. Yüzlerce yıldır erkeklerin iktidar aracı olan savaşlarda, milyonlarca kadının ve genç kızın bedeni harp meydanına dönüştürüldü. Topraklar yetmedi, kadının bedeni işgal edildi, kadınlar şiddete, işkenceye, tecavüze maruz bırakıldı. Toplumsal düzeni bozan savaşlar sonrasında kadınlar savunmasız hale geldi; eşlerini, evlatlarını kaybedip, açlıkla, vatansızlıkla mücadele etmek zorunda bırakıldı. Dünya ise yüzyıllar öncesinde olduğu gibi, günümüzde yaşanan savaşlarda da mağdur edilen kadınların feryadına sessiz kalmaya devam etmekte.
Artık bu gidişata dur demenin değil, bu gidişatı kesin olarak durdurmanın vaktidir. Kadının insan hakları meselesi, birileri için araç değil, amaç olsun istiyoruz. Göstermelik, hamasî nutuklarla tartışmalara değil, samimî ve gerçekçi adımlara ihtiyacımız var. Bu konuda hükümetimizin, kurum ve kuruluşlarımızın ve sivil insiyatiflerin atmış olduğu olumlu adımları takdirle karşılıyoruz. Ancak kadına yönelik şiddetin herhangi bir nedenle meşru olarak gösterilmesi ya da faillere ceza indirimi gibi hakkaniyetsiz ve adaletsiz uygulamalara da bir an önce son verilmesini istiyoruz.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların da erkeklerle eşit ve adil haklara sahip olması, sadece kadınlara ait sorunların değil, bir çok toplumsal sorunların çözümünün de olmazsa olmazıdır. Çünkü bir kadın, binlerce hayatı etkileyebilecek güce sahiptir. Fatih Sultan Mehmet’leri, Mustafa Kemal’leri doğuran ve yetiştirenler de kadındır.
“Cennet anaların ayağı altındadır. Kadınlar size Allah’ın emanetidir” diyen bir dine ve bayrak düşmesin diye bebeğinin battaniyesini mermilerin üstüne örten kadınların yazdığı bir tarihe sahip olmak gibi vesilelerimize rağmen, kimi zaman 21. yüzyılda hâlâ kadınları ikinci sınıf vatandaş gören bireylere şahit olmak bizleri derinden yaralamaktadır. Cumhuriyetin odak noktasında yer alan kadınlarımız, tarih boyunca demokrasi mücadelemizin en büyük kahramanları arasındaki yerini hakkıyla almıştır. Bu nedenledir ki Atatürk, 1923 yılında Konya’da yaptığı bir konuşmada şöyle der; “Dünyada hiç bir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim ” diyemez. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.”
Bu anlayışı bir yaşam felsefesi haline getiremeyip, kadın ve erkeği sadece cinsiyetçi bakış açısıyla değerlendirmenin yanlış olduğuna ve iki cinsin rakip değil, birbirinin tamamlayıcısı olduğuna dair zihniyet dönüşümünü gerçekleştiremediğimiz sürece, yasalardaki eşitlikçi düzenlemeler ve yaptırımlar da bu konuda her zaman yetersiz kalacaktır.
Bizler Tokat Barosu olarak sadece mağdur kadınların haklarını savunmak ve kadınlara yönelik hak ihlallerinde en ağır yaptırımların uygulanması için çalışmakla yetinmeyip, kadını ve aile kurumunu güçlendirmek, kadın ve aile haklarını koruyarak demokrasiyi, insan haklarını ve temel özgürlükleri geliştirmek, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda toplumsal bilincin artırılması için çalışmak, demokratik değerleri ve ilkeleri benimsemiş, özgüveni yüksek, çalışkan kadınlar yetiştirmek için maddî ve manevi her türlü desteği vermeye hazırız.
Bu vesileyle başta şehit ve gazilerimizin anneleri ve eşleri olmak üzere, tüm kadınlarımıza acıdan ve gözyaşından uzak, insan onuruna yakışır bir dünya temenni ediyor, meslektaşlarımızın ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.