Cumhuriyet ile kazanılmış çağdaş haklar ve özgürlüklerle birlikte, yaşamın her alanında başarıyla yer almış kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.
Tüm ülkelerin öncelikleri arasında yer alan kadın hakları konusunda, sadece yasal düzenlemeler ile istenilen seviyeye ulaşabilmek mümkün değildir.Toplumda önemli bir zihniyet değişikliğini ,alışkanlık haline gelmiş tutum ve davranışların farklılaştırılmasını ,bu konuda tüm toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Dünyada ve ülkemizde aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaktadır. Şiddet bir insanlık suçudur. Kadına yönelik şiddet normal değildir,yasal değildir ve kabul edilebilir değildir.Uluslararası hukukun bütün çabalarına rağmen ,hem dünya da hem de ülkemizde çığ gibi büyüyen kadına yönelik şiddet ,çağımızın bir utanç kaynağı olarak insanlık onurumuzu yaralamaktadır.
Tek suçu kadın olmak ve okumak olan Özgecan Aslan minibüs ile okuldan evine gider iken şiddete maruz kalarak hunharca öldürülmüştür. Merhumeye Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. Bu üzücü olay karşısında ,diğer kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddette olduğu gibi insanlık onurumuz bir kez daha kırılmıştır. Yaşanan mevhum olayı kınıyoruz.
Kadına Yönelik Şiddet “ Kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel ,cinsel veya psikolojik acı,ıstırap veren ya da verilebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem ,tehdit,zorlama ,keyfi olarak özgürlükten ,ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma ” şeklinde tanımlanmıştır.
2012 yılında Aile İçi Şiddet Suçları soruşturma bürosuna intikal eden şikayetlerin değerlendirilmesi sonucunda ; Şiddet mağdurlarının %77 ‘sinin kadın % 18 ‘inin erkek %5 ‘inin çocuk olduğu tespit edilmiştir.
Kadına yönelik şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesi için önlemlerin hukuk alanıyla sınırlı kalması yasal düzenlemelerin yapılması tabii ki yeterli değildir.Toplumsal cinsiyet ayrımı ile mücadele edebilmek için kanun konusunda bilgilendirme toplantıları yapmada Barolara ,bu bilgilerin yaygınlaştırılmasında görsel ve yazılı medyaya ,kanunun uygulanmasında adli tıptan,sosyal hizmetlere;polis teşkilatından yargı mekanizmasına kadar herkese görev düşmektedir.Kadına yönelik şiddetle mücadele devletin en üst düzey yetkililerinden başlamak üzere her bireyin sorumluluğundadır.
Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için ;
Özellikle aile içi şiddet ,kadına yönelik şiddet olgusu konusunda toplumun bütün kesimlerine hitap eden medya organlarında olumlu yayınlar desteklenmeli,şiddet olgusunu öne çıkaran zararlı sayılabilecek yayınlara son verilmelidir. Medya organlarında suçun işleniş şekli aleni olarak anlatılmakta ,kadının devlet tarafından korunamadığı o kadar çok vurgulanmaktadır ki genel algıyı toplumda bu şekilde oluşturarak şiddet olaylarının artmasına sebebiyet vermektedirler.Oysa yasalarla devlet korumasından faydalanan kadınlar da haber yapılmalıdır.Sığınma evlerinde çocukları ile birlikte kalarak devletin her türlü imkanından yararlanan kadınlardan da bahsedilerek genel algıyı yani kadının devlet tarafından hiç korunamadığı algısının yok edilmesi gerekmektedir. Zira bu algı şiddete meyilli olan ya da kadına şiddet uygulamayı düşünen şahıslara cesaret vermektedir.
· Devlet ,kadının sosyo-ekonomik durumunu güçlendirecek çalışmalar yapmalı ,konuyla ilgili özel sektörü teşvik etmelidir. Ekonomik özgürlüğü olmayan ,çalışmayan kadın gördüğü şiddete katlanmak zorunda kalmaktadır.Ailede hem kadın hem de erkeğin çalıştığı durumlarda aile içi şiddet bir miktar azalmaktadır.
· Barolar ve kadın kuruluşları tarafından yasal haklar konusunda bilgilendirme toplantıları arttırılmalıdır.
· Demokrasinin ,eşitliğin ve medeniyetin yolu çağdaş bir eğitim sistemidir. Hem kadının hem de erkeğin eğitim düzeyi arttıkça aile içindeki şiddet oranı düşmektedir.Kız çocuklarımızın okumasının önündeki engeller devlet tarafından kaldırılmalı , ailelerin kız çocuklarını okutması için teşvik edici hatta zorlayıcı uygulamalar geliştirmelidir. Batılı ülkelerden önce seçme ve seçilme hakkına sahip olmamızı sağlayan büyük önder Atatürk “ Bir toplum ,bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelmektedir.Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça ,diğer kısım göklere yükselebilsin .” diyerek kadın erkek arasındaki eşitliliğin zorunluluğunu vurgulamıştır.
· Bir ülkenin sosyo –ekonomik ve demokratik gelişmişliği siyaset ve karar mekanizmalarında eşit temsiliyetten geçer.Kadını kamusal alandan ötelemeye ,özel alanda hapsetmeye ,kadının varlığını yalnızca aile sınırı ile çizmeye kalkışmanın,modern devlet veya ileri demokrasi hedeflerinden bizi uzaklaştıracağı asla unutulmamalıdır.
· Kadına yönelik uygulanan şiddetin ve aile içi şiddetin altında yatan gerek sosyal gerek psikolojik unsurlar araştırılarak bireylerle, ailelerle eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yanında öfke kontrol çalışmaları yapılmalıdır.